Gayet keyifli bir film.
Film çılgın bilimadamı bir babayı ziyarete gelen ergen kızının başından geçen macerayı konu alıyor. Filmde ormanda yaşayan minik canlıların arasında kendini bulan kızın ormanın ruhunu korumak için atıldığı maceralı olaylar yer alıyor. Kızım ile keyifli dakikalar geçirmemize yaradı. Onun minicik ellerinin heyecandan ter içinde kalışı belki de dünyadaki en tatlı şey.
IMDB: http://www.imdb.com/title/tt0848537/
Fragman: http://www.youtube.com/watch?v=-xu3JLXfuwQ
Gezdik, Gördük, Yedik, İçtik, Okuduk, Dinledik, Söyledik, Yaptık, Durmadık paylaştık ;)
Aklından Bir Sayı Tut
John Verdon'un polis katili bir seri katili konu aldığı roman aslında başlangıçta insanı oldukça sarıyor. Ama okudukça kendini tekrar eden anlatımı ve sürekli okuyucuyu aptal yerine koyarmışçasına hatırlatmak ihtiyacını hissettiği olaylar geçmişi bir süre sonra insanı baymaya başlıyor.
Emsal polisiye romanlar içerisinden sıyrılmayı başamıyor maalesef.
Alıntı: https://eksisozluk.com/entry/26829311
Detaylı bilgi için: http://www.dr.com.tr/kitap/aklindan-bir-sayi-tut/john-verdon/edebiyat/roman/dunya-roman/urunno=0000000359758
Emsal polisiye romanlar içerisinden sıyrılmayı başamıyor maalesef.
Alıntı: https://eksisozluk.com/entry/26829311
Detaylı bilgi için: http://www.dr.com.tr/kitap/aklindan-bir-sayi-tut/john-verdon/edebiyat/roman/dunya-roman/urunno=0000000359758
KAPADOKYA - Ürgüp - Göreme - Avanos
Ankara üzerinden aileleri de
görerek bağladığımız Ürgüp gezimiz oldukça tempolu ve yorucu geçti. Önce
Kırşehir’de Hacı Bektaş Veli’yi ziyaret ettik. Bu kısa ziyaret bile insanda
ruhani bir etki yaratmaya yetiyor.
Yörenin çok sayıda görülecek
yerinin eşsiz güzellikleri insana mola verme fırsatı bile vermiyor. Daha otele
yerleşiştik ki dayanamayıp hemen bir şehir turuna çıktık.
Ben önce otelden başlayayım.
Kaldığımız yer Ürgüp Kaya Hotel (http://www.urgupkayahotel.com/tr/)
kaldığımız yerin web sayfasına bakınca çok matah sanmayın. Zira web
sayfasındaki fotoğraflara ait mekanlar aynen olmasına karşın, sayfa tam bir
sanat eseri, gerçek ise yozlaşmış turizm anlayışının bir yansıması, özensiz
konaklama koşulları, nasılsa tutulan odaların getirdiği garantili kazanç…
kısacası tok satıcı mantığı. Neticede pis miydi? Hayır. Konaklama için yeterli
miydi? Evet. O zaman şikayet etmeye gerek yok, zaten yatmadan yatmaya gittik.
Dediğim gibi otele yerleşir
yerleşmez “üç güzeller”i görmeye gittik. Ürgüp’ün hemen girişindeki 3 tane peri
bacası daha yöreyle yeterince tanışmamış bizim gibi turistleri hemen fotoğrafa
teşvik ediyor.
O akşam yemeğimizde yöresel bir
şeyler yiyelim istedik ve gaflet, dalalet içindeki bir işletmeye bilmeden düşme
şanssızlığını yaşadık. Kardeşler Traditional Turkish Food adı verilen berbat
işletmeden kesinlikle uzak durun. Burada fazla detay vermeyeceğim ama ben
Kapadokya aşçılar derneği, sağlık bakanlığı ve ürgüp esnaf ve sanatkarlar odasına
şikayet yazısı verdim. Bilginize.
İkinci gün güzergahımızda Avanos,
Zelve, Paşabağ ve Göreme Milli Parkı vardı.
Önce Avanos’a gidip Kızılırmak
kenarında çaylarımızı içtikten sonra, kendimize çömlek yapabileceğimiz bir
atölye aramaya başladık. Ne yazık ki pekçok el sanatımız gibi bunu da yapan
insanların sayısı hızla azalmış, ustalığın yerini makineler almaya başlamış
bile. Neticede bulduğumuz yerde (Otantik Shop) çömlek yapma şansını bulduk.
Bundan 15 yıl önce kili parçalayan ellerim sanırım zamanla hassaslaşmış bu
sefer daha başarılıydım. Ama asıl başarılı olan çocuklarımızdı. Onların keyfi
ve tecrübeleri fotoğraflara bile sığmayacak türden. Yörenin meşhur kabak
çekirdeklerini de yüklenip, Niğde gazozu içerek yönümüzü Göreme tarafına
çevirdik. İlk olarak Paşabağ bizi büyüledi. Tamamen doğal oluşumu ile
Göreme’nin görülmesi gereken noktalarından birsi olmuş.
Ardından Zelve kaya şehri, Üç
vadiden oluşan yerleşim bölgesi 1952 yılına kadar aktif olarak kullanımdaymış,
insanın inanası gelmiyor açıkçası.
Son olarak Göreme Milli Parkı ve çocukların biten pilleri, artık yorgun düşen küçük bedenleri sakince beklerken bayanlar parktaki kaya kiliseleri gezdiler.
İkinci gün güzergahımızda ise
Ihlara Vadisi, Derinkuyu Yeraltı Şehri ve Uçhisar Kalesi var.
Sabah kahvaltımızın ardından yola
çıkıyoruz. Ihlara aşağı yukarı 100 km uzaklıkta Ürgüp’e. Kayseriye
yaklaşıyorken Erciyes’i, Aksaray’a girince Hasandağı’nı görmek heyecan verici.
Ihlara ise ayrı bir tabiat güzelliği, öncesine göre elden geçirilmiş durumda.
Toplam uzunluğu gidiş dönüş 14 km olan yolun yarısında bir giriş kapısı daha
var. Bizin gidip döndüğümüz toplam 7 km yolda ise ayakları ıslatacak yer bile
bulduk J
İkinci durağımız ise DerinKuyu
Yeraltı Şehri. Şehir aslında 12 kat yerin altında iken şu an aktif olarak 8
katı gezilebiliyor. İnsanların nasıl bir hayatta kalma korkusu yaşadıklarını
orayı gezmeden anlamak kolay değil. Görülmesi gereken yerlerden biri. Tabii şu
an da bir hatırlatma. Bölgede çok sayıda, ören, mesire yeri, müze vb. olduğu için
baştan müze kartı almanın ekonomiklik sağlayacağını belirtmeliyim ;)
İkinci günün yorgunluğunu
Uçhisarın sakinleştirici manzarasında bol oksijenle atıyoruz. Uçhisar doğal
oluşuma eklemeler yapılarak oluşturulmuş bir kale. Bölgeye hakim görüşü ile 360
derece fotoğraf için de çok uygun. Yalnız bıdıklara dikkat edip kenarlara çok
yaklaştırmamakta fayda var.
Dönemeden önceki son akşam yemek
konusundaki şanssızlığımızı da kırarak Zeytin Cafe’yi (www.zeytincafeurgup.com) keşfettik.
İlk gün yemeği için neler düşünmüşsek hepsini aklımızdan silmeyi başardı. Bir
diğer etkiyi yaratan da Ürgüp Kuruyemiş (www.urgupkuruyemis.com)
oldu. Ürgüp baklavası adını verdikleri pestille yapılan ürün harika.
Dönüş yolculuğumuzda emektar
Hondama bir kez daha teşekkür etmek geliyor içimden, 2 çocuk 3 yetişkinli
toplam 1800 km yolculuğumuzda bizi halen rahat ettirmeyi başardı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)