Revenant

Türkçede Diriliş adıyla gösterime girerek, nihayet Leonardo Di Caprio ya Oscar kazandıran yapım.
Asıl itibariyle çok uzun ve yorucu bir film olmasına karşın insana izletmeyi başarıyor. Ya da benim gibi biraz doğa ile haşır neşir ve vahşi yaşama bağımlı belgesel izleyicisi iseniz, izletiyor. Zira filme ilişkin genel yorumlar çok beğenenler ve hiç beğenmeyenler biçiminde kutuplaşıyor.
Ben ise oyunculuk ve senaryoyu bir kenara bırakıp bir belgesel gibi izledim filmi. Dolayısıyla beğendim. Gerçekten zor doğa şartlarında çekilen ve bunu her karesinde hissettiğiniz bir film olmuş, Scene bitince arkada sıcak kahvelerin içildiği büyük otellerin bulunmadığı kesin. Ustalıklı bir belgesel çekiliyormuşçasına doğal bir yönetmenlik var. Açıkçası aslen oscarlık olan bu olmuş bence.
İzlenir mi izlenir. Ama sıkılmaya da hazır olmak lazım.

IMDB: http://www.imdb.com/title/tt1663202/
Fragman: https://www.youtube.com/watch?v=LoebZZ8K5N0

Chappie

Öyle üstün oyunculuklar aramanıza falan gerek yok, çok yüksek kalitede bir senaryo da beklemeyin, Hollywood özel efektleri falan da...
Ama bir nokta var ki çarpıcı. Eğer biraz teknolojik gelişmeleri takip ediyorsanız, biraz gelecek vizyonu yapıyorsanız, biraz yapay zeka ve android üzerine kafa yorup bilim kurgu izlemeyi seviyorsanız...
İşte çarpıcı olan nokta burası.
Film bir robota yüklenen yapay zeka yazılımının işe yaramasını konu alıyor, ancak bunu yaparken anti kahraman unsurlar kullanıyor. Orta da ne süper zekalık var ne güç ve iyiliğin empozesi... Aksine kim iyi kim kötü birbirine karışıyor, ahlak ve değer yargılarını sorguluyorsunuz bir yanda soyguncu bir çete lideri bir robot için ölümü göze alıyor öte yanda polis teşkilatında insan insanı satıyor. Ortada ise hayata yeni doğmuş bir bebek gibi herşeyi öğrenen ve kendi seçimlerini yapan bir robot var. O robot ki hep bir çete üyesi oluyor araba çalıyor, hem bir insanı ölümden kurtarıyor.
Evet başrolde Chappie isimli yapay zeka sahibi robotun yer aldığı film, teknoloji, ve yakın gelecek kurgusu ile ilgili de düşündürüyor insanı.
İzlemeye değer.

IMDB: http://www.imdb.com/title/tt1823672/
Fragman: https://www.youtube.com/watch?v=lyy7y0QOK-0

Rastlantı

Bazen bir film izlerken çok beğendiğiniz bir cümle sarf edilir. Ya da hayatınızın önemli bir anına parmak basan bir diyalog dizisi... Bazıları aklınızda kalır, bazılarıysa silinip gider. İnternette gezinirken çeşitli kereler replik sitelerine rastladım. Çok kereler belirli filmlerin replikleri ile bezeli siteler gördüm. Denk düştü https://felsefecik.wordpress.com/2012/08/02/super-film-replikleri/ sitesine ratladım.

Göz atmaya değerdi.

Mr. Hublot

2014 yılında en iyi kısa film (animasyon) Oscarını alan bir yapım.
Küçük ve tutucu dünyalarımızın, bazen nasıl da kontrolümüzün dışına çıkabildiğini; ancak bu değişimin vazgeçilemeyecek başka bir yaşam enerjisine dönüşebileceğini tokat gibi çarpıyor yüze.
Ama naif bir tokat. Bir animasyon yüzünüze nasıl gülümsetirse işte öyle bir tokat.
Çocuğunuzla izleyip üzerine konuşabileceğiniz bir fırsat, kaçırmayın!


Resmi site: http://www.mrhublot.com/homepage.htm
IMDB: http://www.imdb.com/title/tt3043542/

İzlemek için: http://dovga.com/video/5341/mr-hublot/short-films

Bunlara da göz atmanızı öneririm ;)


Ölüm Kitabı- Nam-ı Diğer Misery

Of of of... İşte bir başyapıt.
Stephen King'in sinemaya uyarlanmış en iyi romanlarından biri.
Ünlü bir bestseller yazarı ile onun büyük hayranlarından Annie Wilkes'ın naif(!) öyküsü:)
Çok istememe rağmen bu kitap ve film hakkında çok yazmayacağım, çünkü bu oman/film tüm gizemini koruyarak izlenmesi gereken bir eser. Kathy Bates'i ise bu filmde izledikten sonra yerine başkasını düşünemeyeceğiniz bir ustalıkta.
Ben olsam bu cuma akşamını geç bir saatte bu filme ayırırdım. Şimdiye kadar eşimin gözleri büyüyerek izlediğini gördüğüm ikinci film.

Fragman: https://www.youtube.com/watch?v=Cv_HhmxO3Lk
IMDB: http://www.imdb.com/title/tt0100157/

Erken Kaybedenler

Emrah Serbes isminden yakın dönemde sıkça söz ettirmiş, genç bir yazar. Aykırı duruşu-hatta bazen anarşist- ile seveni de çok, onu itici bulan da çok. Ben daha çok seven tarafta duruyorum. Neden derseniz; kendine has bir yazım tarzı ile çok kişinin ellemeye cesaret etmediği, hayatımızın özel ve öznel olan kısımlarına dokunuyor da ondan. Esasen bir Ankara Polisi :) Behzat Ç. nin yaratıcısı olarak çok daha fazla tanınıyor kendisi, başka kitapları da var okunmaya değecek. Ancak okuduğum ilk kitabı "Erken Kaybedenler". Az önce bahsettiğim o özel ve öznel dönemi biraz açalım. Emrah Serbes kitaptaki bağımsız öykülerinde hep erkek çocuk ve ergenlerin dillendirilmemiş düşünce ve duygularını ele alıyor. Ama öyle çocuk kitabı vari değil, basbayağı platonik aşkları, küfürleri, bencillikleri, cinsellikleri ve isyakarlıklarıyla...
Ben sevdim mi sevdim, okurken kendi kendime güldüm mü güldüm, çocukluğumdan pek çok duygu ve düşünce depreşti mi depreşti.
Emin olun siz de çok şey bulacaksınız, bayanlar sizde kocalarınızdan ve erkek çocuklarınızdan pek çok şeyi anlamlandırabilirsiniz belki. Hatta biz erkeklerin neden görece basit varlıklar olduğumuzu bile anlarsınız. ;)

Bilgi için: http://www.idefix.com/kitap/erken-kaybedenler-emrah-serbes/tanim.asp?sid=SWFQ108WMK0KUJWHCMTB

Tanışmak isterseniz işte biraz da kendisi: https://www.youtube.com/watch?v=XQOQbolpl8o