Serenad

Belki merak edenler olur. Blog Koçyiğitler ama sadece Erim yazıyor acaba neden?
İşte Banu'dan bir girdi :)


Ailenizin geçmişi hakkında ne biliyorsunuz? Anneanneniz, babaanneniz, dedeleriniz nereden gelmişler, neler yaşamışlar? Acılarıyla, mutluluklarıyla, sırlarıyla onlara ne kadar yakınsınız? Serenad’ı okurken sıkça bunları düşündüm. Ben geçmiş hakkında ne biliyordum, ne hissediyordum? Duymayı, bilmeyi, hissetmeyi istemiş miydim? Sorunların, sıkıntıların üstünü örten, acıları unutmayı isteyen bir toplumda geçmişe duyarlı olmak ne zor!
Hâlbuki geçmiş aile bağlarını nasıl güçlendirebilir, yokluğu insanı nasıl duyarsızlaştırabilir.
Bireylerin tarihi ile toplumsal tarihin içiçe anlatıldığı bu kitabı bitirdiğimde, zihnimde googleda aranacak o kadar çok anahtar sözcüğüm vardı ki! Struma, Serenad, Mavi Alay, Kırım Türkleri, yahudi profesörler, Maximilan Wagner (gerçekten var mıydı böyle bir profesör?), … Tarihsel gerçekliği olan kitapları okumayı bu yüzden seviyorum. Bir yandan da neresi kurgu, neresi gerçek ayırt etme merakı sarıyor beynimi.
İşte kitaba adını veren Schubert bestesi Serenade, David Garrett’den:
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Başından sonuna kitabın kahramanı Maya Duran’ı Zülfü Livaneli ile özdeşleştirmeden duramadım. Toplum, askerler, Tükçenin kullanımı, gençliğin teknonoloji bağımlılığı vb. konulardaki görüşleri ve hatta kahramanın çok sevdiği porto şarabı, Bodrum’un havası, sokaklarına duyulan hayranlığı aslında Zülfü Livaneli’ye aitmiş gibi hissettim. Zaman zaman bu duygu o kadar ağır bastı ki kahramanın kadın olduğunu bile unuttum. 
Kitabın sonunu getirdiğimde genel olarak kurgunun iyi olduğuna karar verdim, ancak gerçek mi düş mü karar veremediğim son sahnede Çağan Irmak filmlerindeki gibi “Bu kadar çok sona gerek yoktu.” diye geçirdim içimden.
Son olarak tam ifade edemeyeceğim bir eksiklik vardı kitabın anlatımında. Olayların akışında yazarın sona bıraktığı duyguların anlatımını aradı gözüm bazen. Bir de kahramanın günlük hayatının “bindim, gittim, yaptım, döndüm, uydum”la örülü akışı bana biraz sıradan geldi ama uzun süredir, kısa sürede bir kitabı bitiremeyen biri olarak bu kısımların kitabı hızlı okumama yardımcı olduğunu söylemeliyim.
“Serenad” üzerine Zülfü Livaneli ile yapılmış bir röportaj, kitap hakkında birinci ağızdan bilgi veriyor, ilginizi çekebilir: