Yeni Hayat

Veeeee Orhan Pamuk-Yeni Hayat
Üniversite yıllarımda yayınlanmış olan kitabı daha yeni okuma fırsatı buldum. :P biraz gecikmişim.
Kitabın benim üzerindeki etkisine girmeden önce genel yorumları ve tanıtımı hakkında birkaç şey yazmak iyi olacak sanırım. Kitabın arka kapağındaki özet şekilde.
Orhan Pamuk'un tuhaf, şiirsel ve başdöndürücü bu romanı 1994 yılında yayımlandığında, tıpkı anlattığı sihirli kitap gibi esrarlı havasıyla kült roman olmuş, bir anda yüz binlerce okura ulaşmış, kırka aşkın dile çevrilmişti.
“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Orhan Pamuk'un coşkulu, lirik ve sihirli romanı Yeni Hayat bu sözlerle başlıyor. Okuduğu bir kitaptan sarsılarak etkilenen, sayfalardan neredeyse fışkıran ışığa bütün hayatını veren ve kitabın vaat ettiği yeni hayatın peşinden koşan genç bir kahramanın olağanüstü hikâyesi bu. Kitabın etkisiyle âşık oluyor, üniversite öğrenciliğinden uzaklaşıyor, İstanbul'dan ayrılıyor, bitip tükenmeyen otobüs yolculuklarına çıkıyor, taşra şehirlerine doğru savruluyor. Onunla birlikte ve aynı hızla sürüklenen okuyucu, kahramanın okuduğu kitabı değil, başından geçenleri izleyerek bize özgü bir hüznün ve şiddetin ta kalbinde buluyor kendini. Siyah beyaz televizyonlu kahvelere, video seyredilen otobüslere, trafik kazalarına, siyasi kumpas ve cinayetlere, bayi örgütlerine, paranoyakça kuramlara, saat kadar dakik muhbirlere, kaybolan eski eşyaların şiirine ve taşranın öfkesine uzanan bu harikulade yolculuk, Orhan Pamuk'un, çağdaş dünya romanının en özgün yaratıcılarından biri olduğunu bir kere daha kanıtlıyor. Bir yandan Hayat'ın, Eşsiz Anlar'ın, Ölüm'ün, Yazı'nın, Kaza'nın sırlarına, bir yandan da çocukluğun resimli romanlarına, bir belirip bir kaybolan arzu meleğine ve Dante'nin, Rilke'nin şiirlerine açılan benzersiz bir roman.
Hayatla okumanın kesiştiği alanda seyreden ve her sayfada katman katman genişleyen sarsıcı bir yol hikayesi.
diyeceksiniz ne olmuş, ortaya karışık olmuş. Neyse kendi yorumuma geçiyordum az kalsın. Şimdi de ekşisözlük yorumlarından bazılarına bakalım. ,
bilemem'den.... orhan pamuk amcanin iyi kitaplarindan biri, bu romaninda da ayrinti konusunda abarmis, iyi calismistigini gostermistir. gerek otobus firmalari, gerek ajanlara isim olarak verdigi saat markalari, gerek bayi toplantisi kitapta yazili olmayan bilgilere gonderme yapmaktadir. ne yazik ki umberto eco gibi sonnotlar kosesi eklememistir bu kitaba. 
synthetic'den... temeli sanrilar uzerine kurulu, elle tutulabilir bir konu barindirmasa da acimasizca elestirilemeyecek kadar detay bir kitap. ayrica kitabin son sayfalarinda ve asagida da gorulebilecek olan; her ne kadar kahramanin agzindan sarf edilmis bir onerme olarak gozukse de, yazarin hikaye butunlugunden koparak direkt okuyucuyla muhattap oldugu tumceyi atlamamak gerektigini dusunuyorum ki bunun hakkinda paranoya yapiyorda olabilirim. -benim zekamdan kuskuya dusen saldirgan ve alayci okura ben de saldirgan bir sekilde elinde tuttugu kitabin her kosesinde yeterince dikkat ve zeka gosterip gostermedigini sorayim mi?
VS VS....
temel olarak bu kitapla ilgili yorumlarında iki grupta toplandığını görüyoruz.
1- Yere göğe sığdırılamayan bir edebiyat mucizesi
2- Niye yazıldığı, ne anlattığı, kahramanları karman çorman bir roman.

Şimdi ben ikinci saftayım. Benim açımdan en lirik romanlarda bile böylesine kendini kaptıran bir kahraman olduğunu görmek zordur. Adam hayatını bir hiç uğruna harcadı desek yeridir. Hoş kendisi diyor zaten bunu...  Herşey bir yana sanrılar kısmına da katılıyorum. Kitap 203 ne anlatıyor, niye anlatıyor ancak sanrılarınız olabilir. Bir de buna yazım ve dilbilgisi konusunda şahsın ünlü (!) ustalığını koyunca sanrılar, halüsülasyon ve kabus şeklinde dönüyor size.

Netice benim için hayal kırıklığı.
Ama siz yine de okuyun. Böyle kitapların da okunması lazım yoksa nasıl Nobel kazanacağız?