Auster'in daha önce okuduğum "Karanlıktaki Adam" kitabını her ne kadar daha çok beğenmiş olsamda bu denkli bölük pörçük okumama rağmen bu kitabında çok kötü olduğunu söyleyemem.
Darısı diğer kitaplarına... :)
Bilgi için: http://www.yenisayfa.com/Kitap/son-seyler-ulkesinde/Content.aspx?pid=d4fea2fd864ac549130b7e72c6d36fab
Paul Auster'in yarattığı Son şeyler Ülkesi, geniş yığınların evsiz barksız yaşadıkları, hırsızlığın suç sayılmayacak kadar yaygınlaştığı, kendi canına kıymak ya da başkalarınca öldürülmek yoluyla ölümün tek kurtuluş yolu durumuna geldiği bir kent. Anna Blume, bu adsız kente ağabeyini aramak için gelmiştir. O da birçokları gibi hayatta kalabilmek için çöpleri karıştırarak eskiden kalma nesneler aramaya başlar, bunları satarak geçinir. Ama bu cehennem kentte dostluğu, hatta aşkı da bulmuştur. Anna'nın alabildiğine acıyla yüklü öyküsününde okur, bu çağın acı tarihsel olaylarına tanık olmuş birinin gerçek sesini duyacaktır. Bir allegori olmanın yanı sıra, Anne Frank'ın 'Günce'si kadar da dokunaklı olan bu soyut anlatı, gündelik yaşam tabanı üzerie oturmakta, bu yüzden de hem ahlaksal hem de tarihsel doğrunun yankılarını taşımaktadır. Bu ülke öylesine gerçektir ki okur onu çok iyi tanıdığını düşünecektir.